5 Temmuz 2007 tarihli makalemi şöyle bitirmişim: "Asla vazgeçemeyeceğimiz en önemli ve dünyanın en büyük sektöründe, ülkemizin dünya çapında daha önemli bir oyuncu olabilmesi için herkesin elinden gelenin en iyisini yapması dileğimle..."
Evet, buna katılıyorum. Sanırım katılmayanınız da yoktur. Ancak bugün başka bir büyük gerçeği savunuyorum: Tarımdan vazgeçmek zorundayız!
Neden mi? İzin verin açıklayayım:
Thomas Robert Malthus adlı bir İngiliz nüfusbilimci ve ekonomi politik teorisyeni nüfusbilimi için çok önemli kurallara imza atan çalışması, "Nüfus Artışı Hakkında Araştırma"yı yayımladı (Vikipedi).
Buna göre Malthus şunu diyordu: "Nüfusun gücü, yeryüzünün, insanın geçimini sağlama gücüne kıyasla, sınırsız ölçüde büyüktür... Nüfus kısıtlanmadığında, geometrik oranla çoğalır. Geçim araçları ise, ancak aritmetik oranla artar... Bu nedenle, geçim araçlarının sağlanmasındaki güçlük, nüfus üzerinde güçlü ve sürekli bir kısıtlamayı gerektirir."
Açıklamak gerekirse: Dünyada (ya da bir ülkede) ekonomik kaynaklar "sınırlıdır". Doğal olarak sınırlı olduğu bir kez kabul edilmiş olan bu ekonomik kaynakların belli sayıda insanlar tarafından "bölüşümü" basit bir aritmetik işlemi olmaktadır. Eğer dünyada (ya da bir ülkede) mevcut "sınırlı" ekonomik kaynakların yoksulluk olmadan paylaşılması söz konusu olacaksa, bunun için belirli bir nüfusun olması gerekir. Bunun üstündeki her nüfus, yaşayan insanların "rızkına" ortak olmakta ve giderek de yoksulluğun nedeni olmaktadır. İster gönüllü, ister gönülsüz, bu fazla nüfus ortadan kaldırılmadığı sürece, açlık, sefalet, yoksulluk, geçim sıkıntısı kaçınılmaz olacaktır. (http://www.kurtuluscephesi.com/kurcep1/kc30_5.html)
Ancak Malthus, bu teorisini kurgularken, tarımsal üretimdeki olası verim artışını, yeşil devrimi düşünemedi. Çünkü bu teoriyi 1789 yılında yazmıştı ve o sırada insanlık modern tarım tekniklerinden habersizdi.
Bugün ise nüfus ne kadar artarsa artsın, modern tarım teknikleri ile tüm nüfusu besleyeceğimize inanıyoruz.
Peki, bu doğru mu? Gerçekten insan nüfusu ne kadar artarsa artsın gıda ihtiyacını temin edebilecek mi?
Yoksa nüfus artıp kaynaklar azaldıkça özellikle fakir memleketlerdeki ve bölgelerdeki insanlar savaş, açlık, çatışma gibi sebeplerden dolayı yok mu olacak?
Mesela Darfur' daki gibi ve mesela daha da yakın olarak bizim Güneydoğu Anadolu bölgemizde olduğu gibi...
--------------------------------
Nüfus Artışının Etkileri ve Geleceği
Değerli dostlar, dünyada insan nüfusu artıyor. Bakınız milattan 8000 yıl önce dünyada beş milyon insan varmış. Bu sayı 1960 yılında üç milyar, 2000 yılında ise altı milyar olmuş.
Detaylı incelemek gerekirse:
Yıllara ve Kıtalara Göre İnsan Nüfusu |
||||||||
|
1750 |
1800 |
1850 |
1900 |
1950 |
1999 |
2050 |
2150 |
Dünya |
791 |
978 |
1,262 |
1,650 |
2,521 |
5,978 |
8,909 |
9,746 |
Afrika |
106 |
107 |
111 |
133 |
221 |
767 |
1,766 |
2,308 |
Asya |
502 |
635 |
809 |
947 |
1,402 |
3,634 |
5,268 |
5,561 |
Avrupa |
163 |
203 |
276 |
408 |
547 |
729 |
628 |
517 |
Güney Amerika |
16 |
24 |
38 |
74 |
167 |
511 |
809 |
912 |
Kuzey Amerika |
2 |
7 |
26 |
82 |
172 |
307 |
392 |
398 |
Okyanusya |
2 |
2 |
2 |
6 |
13 |
30 |
46 |
51 |
Kaynak: Birleşmiş Milletler Nüfus Birimi,
(http://www.un.org/esa/population/publications/sixbillion/sixbilpart1.pdf)
Birleşmiş Milletler Nüfus Birimi raporunda son tahmin olarak 2200 yılında dünyadaki (işin bu kısmını bilmiyorum. Belki insanlık dünya harici gezegenlerde veya uzay boşluğunda da yaşamaya başlayabilir, o zaman bu rakamlar ne olur, nasıl değişir bugünden bilmek zor.) insan nüfusunun on milyar olacağı öngörüyor.
İşin o kısmını bir kenara bırakalım. Özellikle 1950 yılından itibaren, savaşların azalması(!), tıptaki ilerlemeler ile insan ömrünün artması ve tarımda yeşil devrim ile gıda üretiminin artışı ile birlikte insan nüfusu çok hızlı artmış.
Hiç karamsar değilim.
2200 yılına geldiğimizde mevcut tarım alanları ve hatta teknikleri ile on milyar kişi rahatlıkla doyurulabilir.
Bunu gerçekleştirmek için ne genetiği değiştirilmiş canlılar ve hatta ne de tarım ilaçlarına, gübrelerine, yapay yemlere ihtiyacımız var bence. Tüm tarımsal üreticiler temel toprak, su, beslenme ve lojistik konuları konusunda asgari düzeyde bilgilendikleri ve planlı üretim yapıldığı sürece dünyadaki tarım alanları insan nüfusunu besleyebilir.
Ancak bir şeyi unutmamalıyız:
Tarım alanları küçülecek!
Bu durumda topraksız tarım, şehir içi dikey çiftlikler gibi tekniklere geçilecek (Japonya' da bu tip alabalık tesisleri var mesela). Yine bu sebeple dar alandan yüksek verim almak yönünde çalışmalar artacak. Genetiği değiştirilmiş ürünler kullanılacak ve gübre ve ilaç kullanımı artacak.
Maalesef görünen bu...
Alanlar azaldıkça ve insan nüfusu arttıkça insan harici canlıların nüfusu azalacak. Doğal hayat, insanların sadece belli korunmuş dar alanlı parklarda araştırma amaçlı sakladıkları yerlerde yapay olarak yaşayacak.
Kısacası insan nüfusu arttıkça, diğer canlı türleri üzerine baskı yapacak ve sınırsız şekilde soykırım yapılmaya devam edilecek!
Evet, soykırım dedim. Soykırım sadece insan ırkları arasında olmaz. Türler arasında da olur.
Ve insanoğlu yüzyıllardır fütursuzca çoğalarak diğer canlı türlerine soykırım uygulamaktadır.
Bu ciddi bir suçtur. Vebali büyüktür.
Günümüzde insanoğlunun asla baş edemediği mutsuzluk, sinir, stres, amaçsızlık ve yabancılaşma gibi olayların sebebi bu vebaldir.
------------------------------------
Peki, çözümü var mı?
Bence çözümü çok basit:
Nüfus planlaması yapmak!
Altı milyar insan bu dünya için çok ama çok fazla. Bence dünyada beş ya da on milyon insan olmalı.
Böylece diğer tüm canlılar ile uyumlu olarak, hiçbir kaynak konusunda sıkıntı çekmeden, mutlu mesut yaşayabiliriz.
Mesela her bir insanın en fazla bir çocuğu olacak diye bir kısıtlama getirilse (bu kısıtlama Çin' de getirildi), sanırım 2200 yılında insanlık rahatlamaya başlayacaktır.
Böylece aç, yoksul, cahil insan kalmayacaktır.
Bunu daha da ötesinde, dünyadaki insan nüfusu azaldıkça birim tarım alanından yüksek verim alınmak zorunda kalınmayacaktır.
Böylece insanlar canlıların genetiğini değiştirmek, toprakları ve suları yapay gübreler ile kirletmek, zehirli ilaçlar/hormonlar kullanmak zorunda kalmayacaktır.
Hatta tüm dünyada nüfus beş ila on milyon olduğu zaman, tarım yapılmasına da gerek olmayacaktır !
Zaten doğalında gerek de olmamalıdır.
Tarım, canlı sömürme bilimidir. Aslında hiç iyi bir şey değildir.
Düşünsenize, insan nüfusu sürdürülebilir seviyede bir sayıda olsa (beş-on milyon hatta belki çok daha da az..), öğle yemeğimizi biraz dolaşıp kendimiz toplayabiliriz.
Gönül rahatlığı ile ihtiyacımız kadar hayvan avlayabiliriz.
Kirlilik, trafik, küresel ısınma, açlık olmaz!
Geçinmek için para kazanmak bile gerekmeyebilir. Herkes istediğince çeşitli sanat ve zanaatlarla ve bilimsel araştırmalarla ilgilenebilir.
Lütfen yazının burasında durun ve devam etmeden beş dakika düşünün...
Nasıl olur böyle bir hayat?..
----------------------------------
Evet, ben bir tarımcıyım.
Ve tarımdan vazgeçmek zorunda olduğumuzu, beni işsiz bırakmak zorunda olduğumuzu söylüyorum.
Çünkü ya insanlık olarak tarımsal üretimin gerekmeyeceği bir insan nüfusunu sağlayacağız;
Ya da yapay gıdalar tüketmeye ve canlı soykırımına devam ederek dünyadaki insan varlığını kökten yok edeceğiz!
Yani nüfus planlamasını biz bugünden başlatmazsak, insan nüfusu zaten mecburen plansız olarak yok olma yönünde azalacak. Gerek küresel iklim değişikliği, gerek yapay hayatlar, gerek yok olan canlı çeşitliliği yüzünden.
Seçim bizim...
Saygılarımla,
Hakan Ozan Erzincanlı
Ziraat Yüksek Mühendisi
http://www.tarimsal.com/
Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!