
Teknolojinin ve sanayinin birer aleti olmaktan öteye geçemez olduk.Paraya esir olan insanlık şimdilerde sınırsız teknolojinin gelişmelerine ve sonuçlarına mahkum.Böylesine bir yaklaşım üretimden yana bir karşı çıkış değil, getirisi ve götürüsü iyi düşünülmeden alınan kararların ve yapılan eylemlerin sonrası sürdürülmesi planlanan kalkınmanın iyi idrak edilmemesine atfedilen bir ithamdır.
Nüfusumuz giderek artıyor.Önceleri büyüsün gelişsin istediğimiz çevremize sığamaz olduk.Her gün yeni arayışlar içinde evimizden çıkarken girdiğimiz ortamların havasını soluyamıyoruz rahatça.Gürültüyle yaşamaya da öylesine alışmışız ki sessizlik halinde şaşırıyoruz.Yediklerimiz ve içtiklerimiz yetmiyor, lezzet arayışında her çıkan yeni ürünün peşinden koşuyoruz; ama istediğimiz tadı da bulamıyoruz çoğunda.Topraklarımız çoraklaşıyor, bitkiler adeta ağlıyor...
Dünya'da neler oluyor diye ilmi araştırmalarla istenmeyen bu değişmelere çözümler aranır, yenilikler için atılımlara girişirken çizilen tablo da belli kesimlere hitap ediyor.Sonuçta icraatlardan en az zararlı çıkmak istenirken "ORTAK GELECEĞİMİZ" adına yeterlilik sunulamıyor.
Adeta çağımızın vebası haline gelen çevre kirlenmesinin önüne alınan tedbirleri uygulayıp geçmekten çok, sözlerle yetiniyoruz.Kirleten öder, kavgasında uğraşırken kirlenen doğa uzun süreç içinde de olsa kendini yenilemesiyle yine kucak açtı bizlere diyerek sıyrıldığımız haller daha ne kadar sürecek?
"Kimya mühendisi, ürünü en ekonomik şekilde üreten kişidir." Yani ekonomik şekilde üretilsin de nasıl üretilirse üretilsin mi, diyeceğiz ve her üretimi böyle mi destekleyeceğiz?Öyleyse kimya mühendisi tanımlaması "Kimyasal ürünleri çevreye en az zarar verecek şekilde üreten mühendis" olacak şekilde değiştirmeli ve bu her meslek grubu için düzenlenip faaliyetlere çevre faktörü esas alınarak yön çizilmelidir.
Fatih Yavuz
Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!